DİLE KOLAY; 50 YIL
Birkaç seneliğine, bir traktör parası, iki dönüm tarla parası kazanmak için yola koyulan gencecik yiğitler. Hiç bilmedikleri, tanımadıkları, aşına olmadıkları mekânlara açılan kanatlar. Bir umut ve bir heves, ver acı elini gurbet. Ne dil var ne lisan, kaldılar mı yaban ellerde perişan. Böyle başladı 50 yıllık serüven. Dile kolay, zor şartlar altında 50 yıl diye başlıyor Batı Avrupa Türk İslam Merkezi Genel Başkanı Uğur Arısoy
HOLLANDA // 6 Aralık 2014 // Haber Merkezi
Geride bırakılan analar, babalar, kundaktaki bebeler. Semalara bakar oldu tüm gözler. Ha bugün ha yarın gelecek derken yiğitler, kovaladı günler haftaları, haftalar ayları, aylar ise yılları. Bir bakmışsın ki geçmiş tam 50 yıl. Dile kolay, vatana hasretle geçen 50 yıl.
Dönüş uzayınca 2 den 3e, 4 den 5 yıla, çekilmez oldu hasret eş’e yavruya. Çare, eş ve yavruları getirmek oldu gurbete. Gelenler ile birlikte arttı dertler ve tasalar; ev lazım aileye, okul lazım çocuklara. Cami lazım dini yaşamaya, birlik olmaya, hoca lazım çocuklara, inancımızı sürdürmeye. Derme çatma evler cami oldu, hummalı çalışmalarla dernekler kuruldu, cemaatler oluşturuldu.
Dile kolay, ikinci vatana yerleşmekle geçen 50 yıl.
Gece demediler gündüz demediler çalıştılar yiğitler. Zaman geldi 8 saat, zaman geldi 16 saat hatta bazen 24 saat çalıştılar. Pis demediler, ağır demediler hep çalıştılar. Her buldukları işe, ekmek parası diye dört elle sarıldılar. Birlik oldular, beraber oldular, birbirlerine kol kanat gerdiler, bütün zorluklara karşı sabrettiler.
Dile kolay, zor şartlar altında geçen 50 yıl.
Zaman su gibi akıp gitti, gelen yiğitler mal sahibi oldu mülk sahibi oldu. Anavatanda evler, apartmanlar, köylerde dönüm dönüm tarlalar, bağlar, bahçeler. Bir traktör parası, iki dönüm tarla parası için gelen yiğitler, ikinci vatan yaptı buraları bilmeden, fark etmeden. Çoluk çocuk, eş dost, evlat torun sahibi oldu zamanla ihtiyarlayan genç yiğitler.
Dile kolay, su gibi akıp giden 50 yıl.
Ne kazandırdı bize bu 50 yıl ?
Dil, lisan bilmeyen yiğitlerin zamana karşı yaptıkları mücadele sayesinde, iyi bir eğitimden tutun da büyük iş alanlarına, belediye encümenliğinden tutun da milletvekilliğine, aklınıza gelebilecek her alanda gençler yetiştirdiler. Üniversiteli gençler, bilgili akademisyenler, her alanda söz sahibi olan iş adamları, her derde çare olmak için koşan cami’ler, dernekler, vakıflar. Ve kurulan okullar, üniversiteler.
Dile kolay, hiç yoktan imkansızı başarmasını bilen yiğitlerle geçen 50 yıl.
Peki, ne kaybettirdi bize bu 50 yıl ?
Geçen yıllarla birlikte kopan aile bağları, yok olmaya yüz tutan büyüğe saygı küçüğe sevgi. Kaybettiğimiz birbirimize olan güven. İlk gelen yiğitler çalışmayı bir ibadet sayardı, artık şimdi boş yatmayı erdem sayıyor gençler. Ahlak desen yerlerde geziyor, çocukları ellerinden alınan aileler suçu birbirine atıyor. Büyük uğraş ve çabalarla kazanılan haklar, yavaş yavaş ve teker teker elimizden alınıyor ve bu duruma da vatandaşımız ilgisiz ve alakasız kalıyor.
Dile kolay, farkına varmadan kaybedilen değerlerle geçen 50 yıl.
Geleceğe açılan penceremizden bakarsak önümüzdeki 50 yıl için ne görüyoruz?
Kötümser açıdan bakacak olursak, böyle giderse 50 yıl sonra ne nesil kalır ne Türk’lük ne de din. Toptan uyuşturucu ve içki müptelası olmak üzere gençler. Tanımaz oldu insanımız büyüğünü küçüğünü. Ne anaya saygı kaldı ne de babaya. Bizleri ayakta tutan aile bağları ise sanki oldu ayak bağı. Burada geleceği iyi görmeyenler birer birer gider oldu anavatana, arkalarına bile dönüp bakmadan.
Dile kolay, umutsuzluğa dönüşen koskoca 50 yıl.
İyimser açıdan bakacak olursak, tüm olumsuzluklara rağmen bir umut taşıyor insanlar. Buraları bizim ikinci vatanımız, biz artık buralıyız. Hayatımızı da buna göre dizayn etmeli ve ileriye dönük vizyon ve misyonumuzu belirlemeliyiz diyerek, ilk gelen yiğitler gibi şevkle koşuşturmada. Birinci gelen nesil, yiğitler, her ne kadar ekonomik nedenlerden dolayı Avrupa’ya gelse de ben inanıyorum ki, bizler sebepsiz yere buralarda değiliz. Avrupa’nın bize ihtiyacı var, yeter ki biz kendimize inanalım ve birbirimize güvenelim. Birlik ve beraberliğimizi, dini inanç ve kültürümüzü kaybetmeyelim.
Dile kolay, umutlarla dolu 50 yıl. Herşeye rağmen bizleri güzel yıllar bekliyor, nice güzel 50 yıllara.
